Aysel
Aysel mahallenin fiyakalı kızıydı. Evinin yıkılmaya yüz tutmuş merdivenlerini inerken, saçlarının rüzgarla dans ettiğini ve kocaman gözlerinin acelesiz davrandığını gördüm aceleci yüreğimle. Onu ne zaman görsem , kızgın çakıl taşlarından çıplak ayak geçer gibi hissederim.
Yoksul mahallemin fiyakalı yalnızlığı benim için anlayacağınız.
Babası zorla evlendirilmiş Aysel’in her akşam halı nakışlayan kadının yolunu gözlediği mahalle köşesinde , uzaktan uzağa yarılan ellerine dokunduğu kadının ismini vermiş Aysel’e.
Aysel ki zoraki bir evlilikten doğmuş imkansız bir aşkın umudu olmuş zamana.
Mahalleli yanık Aysel’e. E bende boş değilim icabında. Ama o kimseye bakış dahi atmaz. Bana da ne zaman değse gözleri , umursamaz acelesiz kaçırır boşluğa.
Bir tek pencere önünde duran menekşelere dokunur , su verir yüreğiyle. Ben saatlerce kıskanırım saksının içinde kuruyan toprağı.
Yıkılmaya yüz tutmuş merdivenler, Aysel, gözleri ve menekşeler.
Annesi de öldükten sonra bir evin içinde susmuş iki insan olarak kaldılar babasıyla.
Babası Aysel’e bakmaya kıyamaz ve yarıklar arar ellerinde , bir adam susar ...
Aysel bilmez babasının zorla evlendiğini annesiyle , adının çaresizlikten koyulduğunu bilmez ve körüklenir içi, bir kadın susar ..
Tavandan sarkan tek kabloya bağlı ampül söner ve gece sokak lambasıyla yarışırcasına zifirileşir.
Ben yine Aysel’i severim. Mahallenin delikanlılarına inat, menekşelere ve geceye inat.
Çiçekli bir battaniye örter kederine , göz kapaklarını bırakır geceye.
Bakacaksa da küfreder gibi bakar suratıma , yoksulluğumun altında ezilmediğim kadar ezildim acımasız gözlerinin ardında.
Delirdim !
Her gün bir ötekinin aynısı.
Yıkılmaya yüz tutmuş merdivenler, Aysel, gözleri , menekşeler !
Ve gece , susan bir adam tavan lambası , Aysel.
Bütün cesaretsizliği , yalvaran gözleriyle korkak bir adam.
Ne zaman saçlarını tarasa ağlamaklı oluyorum
Saçlarına kimin parmaklarının takılacağını ve hatta çıplak kaldığında hangi soğuk çarşafa yatacağını düşünmekten , delirdim !
Ki Aysel ve boynu ...
Hiç eğilmeyen ve gerdanına kadar inen boynu , Aysel ben seni daha çok severim penceredeki menekşelerden.
Babası bir kez sevgiyle bakmamış Aysel’in annesine.
Sevgi nedir bilmez Aysel, yokluğu tanır ama anlamaz yürekten.
Bu yüzden hiç kızmadım Aysel’e , mecbur bırakılan evliliklere ve sevgisiz büyütülen çocuklara kızdığım kadar.
Ben kocaman gözlerin , omuzlarına dökülen saçların ve en çok çıplakken sevdiği kendini anlarım ama Aysel anlamaz yürekten. Sokaktan geçerken burnuma işlenen menekşe kokusunu , paramparça çocukluğunu , susmuş bir kadının dili olabilirim. Anla beni Aysel , ben seni daha çok severim Menekşelerden.
Sana bir anne olamam ve toprağı sıkarak doğuramam yeniden seni , emziremem süt dolu memelerden ama bir rahme düşmemişken bile sevebilirim seni.
Yorumlar
Yorum Gönder